#Editör: Mücadele külliyatından olmayan bu eseri beğendiğim için buraya ekliyorum#
"İkra
bismi rabbike"
sakinleş
ve dinle,
çağlar
ötesinden ışıyorum,
çağımın
gölgesine.
Karanlıklar
içinde,
bir
mum gibi eririm.
Bağrımda
akkor gibi bir yürek,
yurdum,
sana veririm.
Kaçkar
dağlarında ağlar bir çocuk,
üşür
de elleri, koynunda saklar,
hatırlamaz
beni metropollerim.
Sen
ısıt der beni, ey öğretmenim.
Beni,
donmuş elleriyle, bir çocuk anlar.
Kuşların
ve sonbaharın terk ettiği,
unutulmuş
mekanlarda kaldı
gençliğim.
Ve
dağlarda dostum oldu
yoksul,
yalnayaklı çocuklar,
sevdi
yaralarını ellerim.
Metropollerden
uzak,
uzak
bir yalnızlıktı.
Sanki
yoktu sahibi dağların,
ve
tellerin koptuğu o yerde,
çocuklar,
sizi ben anlarım.
Koşun
üstüme üstüme,
bende
kanayan bir yer var.
lokman
gibi elleriniz,
dokunun,
okşayın çocuklar.
Çocuklar,
ey çocuklar,
bilmez
sizi evraklar,
maun
masalar, sümenaltılar,
sirküler
ahh o sirküler,
tebliğler
ve büyük şûralar...
Gülsün,
mahsun
yurdumun, mahsun çocukları!
Bilsin
ki, dünyayı ışıtırdı
atalarım
bir zamanlar,
ve
şimdi bilmek zamanıdır,
ve
yeniden dirilmek zamanı!
"İlim
çinde bile olsa, arayın, bulun!"
ve
ışıtın dünyayı der,
karanlık
bir bozkırda martıya benzer,
bir
öğretmen, ağlar.
"Girmeden
tefrika bir millete,
düşman
giremez,
toplu
vurdukça yürekler,
onu
top sindiremez."
Şimdi
Şahin Beyleri anlatan dilim,
yalıyor,
kanayan güneyi,
dilimde
parçalanmanın zehri.
Vurunca
kara kurşunu şaki,
bayrağın
rengine dönüşür tenim.
Bez
değil titreştiren gönderi,
ölü
bedenim.
Dehşetle
açılmış iri gözleri,
korku
ile bakar çocuk, göndere,
ağla
ey çocuk, ve korkma!
Boynumda,
"öğretmen" diye kimliğim,
hazin
son değil,
kaderim
benim.
Ve
şimdi,
okulun
önünde söyleyin marşımızı,
gönderde
sallanırken, bayrak yerine,
kanlı
bedenim.
Göğe,
sizi, yine beklerim.
"ikra
bismi rabbike"
sakinleş
ve dinle,
ki
bir harfe kırk yıl köleydi,
kırk
yılıma olmadı bir köle.
Zaten,
ne
köle istemişiz,
ne
dört baş mamur bir hayat,
sen
sınır boylarında yitirilen bir ömür,
ey
öğretmen, ey karındaş,
rahat
uyu, rahat yat...
Işıklı
gözleriyle büyür çocuklar,
büyür
de bir gün, yurdumuz olur.
Her
köşe başında bir bayrak parlar,
adı
vefa olur, oturur, ağlar.
Yurdum,
gün gelir, bizi de anlar.
Akşamdı
karanlığın kuşattığı dağlarda,
birkaç
yıldız yanardı,
yar
eli değil tuttuğum ellerimde,
çocukların
umutları.
Karanlıklar,
karanlıklar içinde,
bir
mum gibi eririm,
bağrımda
akkor gibi bir yürek,
yurdum,
sana veririm.
Küs
değil, kırgınız ancak,
sana
haklarımı yine helâl ederim,
sevgilim,
yurdum, milletim,
ben
öğretmenim.
Yavuz
Çetin Artvin / Borçka 1983 - Konya 1991