2 Aralık 2019 Pazartesi

Biz, Bitmemiş Akınların Yetimi...

Biz bu dünyaların adamı değiliz arkadaş!
Bu kıraç topraklarda azmaz çiçeklerimiz.
En keskin çizgilerle ayrılır yollarımız,
Sarhoş kahkahalardan.

Tozamaz şehvet kaldırımlarında hislerimiz.
Bir kış akşamı...Elinde kuru ekmek
Perişan, üşümüş yavruların
Çatlamış dudakların politikası yanar
Ciğerlerimizde
Ve... gözlerimiz, bir akça ümidin peşinde parlar
Bitmemiş akınlar şahlanır içimizde.

Biz...
Şafak vakitlerini içe içe büyümüş
Gün doğumu çocukları.
Soylu at köpüklerinden
Ezan duymus seher pinarlarindan,
Nal seslerinden, nal seslerinden
Bir müjdeyiz sehirlere...

Mehmet Nuri DOGAN

Çığlık


#Editör: Mücadele külliyatından olmayan bu eseri beğendiğim için buraya ekliyorum#

"İkra bismi rabbike"
sakinleş ve dinle,
çağlar ötesinden ışıyorum,
çağımın gölgesine.
Karanlıklar içinde,
bir mum gibi eririm.
Bağrımda akkor gibi bir yürek,
yurdum, sana veririm.

Kaçkar dağlarında ağlar bir çocuk,
üşür de elleri, koynunda saklar,
hatırlamaz beni metropollerim.
Sen ısıt der beni, ey öğretmenim.
Beni, donmuş elleriyle, bir çocuk anlar.

Kuşların ve sonbaharın terk ettiği,
unutulmuş mekanlarda kaldı
gençliğim.
Ve dağlarda dostum oldu
yoksul, yalnayaklı çocuklar,
sevdi yaralarını ellerim.

Metropollerden uzak,
uzak bir yalnızlıktı.
Sanki yoktu sahibi dağların,
ve tellerin koptuğu o yerde,
çocuklar, sizi ben anlarım.

Koşun üstüme üstüme,
bende kanayan bir yer var.
lokman gibi elleriniz,
dokunun, okşayın çocuklar.

Çocuklar, ey çocuklar,
bilmez sizi evraklar,
maun masalar, sümenaltılar,
sirküler ahh o sirküler,
tebliğler ve büyük şûralar...

Gülsün,
mahsun yurdumun, mahsun çocukları!
Bilsin ki, dünyayı ışıtırdı
atalarım bir zamanlar,
ve şimdi bilmek zamanıdır,
ve yeniden dirilmek zamanı!

"İlim çinde bile olsa, arayın, bulun!"
ve ışıtın dünyayı der,
karanlık bir bozkırda martıya benzer,
bir öğretmen, ağlar.

"Girmeden tefrika bir millete,
düşman giremez,
toplu vurdukça yürekler,
onu top sindiremez."

Şimdi Şahin Beyleri anlatan dilim,
yalıyor, kanayan güneyi,
dilimde parçalanmanın zehri.
Vurunca kara kurşunu şaki,
bayrağın rengine dönüşür tenim.
Bez değil titreştiren gönderi,
ölü bedenim.

Dehşetle açılmış iri gözleri,
korku ile bakar çocuk, göndere,
ağla ey çocuk, ve korkma!
Boynumda, "öğretmen" diye kimliğim,
hazin son değil,
kaderim benim.

Ve şimdi,
okulun önünde söyleyin marşımızı,
gönderde sallanırken, bayrak yerine,
kanlı bedenim.
Göğe, sizi, yine beklerim.

"ikra bismi rabbike"
sakinleş ve dinle,
ki bir harfe kırk yıl köleydi,
kırk yılıma olmadı bir köle.

Zaten,
ne köle istemişiz,
ne dört baş mamur bir hayat,
sen sınır boylarında yitirilen bir ömür,
ey öğretmen, ey karındaş,
rahat uyu, rahat yat...

Işıklı gözleriyle büyür çocuklar,
büyür de bir gün, yurdumuz olur.
Her köşe başında bir bayrak parlar,
adı vefa olur, oturur, ağlar.
Yurdum, gün gelir, bizi de anlar.

Akşamdı karanlığın kuşattığı dağlarda,
birkaç yıldız yanardı,
yar eli değil tuttuğum ellerimde,
çocukların umutları.

Karanlıklar, karanlıklar içinde,
bir mum gibi eririm,
bağrımda akkor gibi bir yürek,
yurdum, sana veririm.

Küs değil, kırgınız ancak,
sana haklarımı yine helâl ederim,
sevgilim, yurdum, milletim,
ben öğretmenim.

Yavuz Çetin Artvin / Borçka 1983 - Konya 1991

26 Ocak 2010 Salı

Yiğit'e Sesleniş

Bize can lazım aklı başında
Girdapta can veren yitik gerekmez.
Hayır görmeli her dem düşünde
Meçhule adanmış tetik gerekmez…

Cesaret yaramaz noksansa akıl,
At silahı yiğit, kaleme sarıl.
Bırak onu bunu, aslına katıl
Kökünü bilmeyen hödük gerekmez…

Millet dara düşmüş tehlike canda
Eski sevdalar yok, yeni cananda.
Yiğitlik tabanda, riya tavanda
Esası olmayan etik gerekmez..

Yiğit keskin gözlü, arif olmalı
Düşmana kükreyip dosta gülmeli..
Tehlike anında nara çalmalı
Ötmeyi bilmeyen düdük gerekmez…

Tevfik Yaşar Tekeli
Ekleyen:Mehmet MUTLUOĞLU

Suçu Kendinde Ara

Aslı toprak Adam’densin,
Kabiller neyi abardı?
Habil ol!

Tufanı,kavm-Nuh’a,
Belayı,Kavm-ı Hud’a sormalı,
Lud,Ad,Semud kavminin helakına iradeyi yormalı.

Nemrut dikse sütunu,
Azer satsa putunu ne çıkar!
Denizler Firavun’u,Güneş zulmeti boğar.
Musa sarayda büyür,
Nemrudun inadına Halil İbrahim doğar.

Sonuç sebebe uyar.
Sodom-Gomore neden ayıplı taş kesildi?
Nefs-i emmarelere günahsız baş kesildi!
Gözlerden yaş kesildi.
Nerede hazineler?
Haman,Karun nerede?
Niçin telaş kesildi?
İsa arş-ı alada, Çarmıha gerilen kim?
“Can ölümü tadacak.” Olsa da Lokman Hekim.
Hiddetinden köpürsün Ebu Lehep,
Kudursun Ebu Cehil;
Sen ezana Bilal ol.
Yankılansın göklerde,yayılsın dalga dalga…
Ses ol aşkı haykıran,
Gönüle dol.
Ebreheler çıldırsın,
Ebabil ol.

Kainatın rahmeti Resul’un aşkıyla yan,
Sığın Allah’a sığın.
Uyan, gafletten uyan!
Gönüllere tebessüm,yüreklere sebil ol.
Arz’da bozuldu ayar,
Yer sarsılır,yer kayar…
Metin ol,tefekkür et.
Ey insan!
Sende kir,sende kara…
Kavlini bozan sensin,
Suçu kendinde ara.



Lütfü KILIÇ

İçimde Gökkuşağı,

Bayrak Yayınları,
İstanbul, Ekim 2003

25 Ocak 2010 Pazartesi

El Sanır Ki Ben Kendime Ağlarım

Türk deyince gözlerimden yaş gelir
El sanır ki ben kendime ağlarım.
Yenisey’den Bilge Kağan baş verir
El sanır ki ben kendime ağlarım.

Türk deyince ateş dolar özüme
Türk deyince coşku gelir sözüme.
Türk deyince dünya küçük gözüme
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Ağlarım andıkça geçmişi her dem,
Bir mazi ki sayfaları muhteşem.
Yüzüm yok ki kenarına ilişem,
El sanır ki ben kendime ağlarım.


Ne güzel yaratmış, Yüce Yaradan,
Bedeni çamurdan, ruhunu nurdan.
Yüzünde iz vardır Yüce Gafur’dan
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Türk, adıdır merhametin, insafın,
Türk adıdır düşmanına da affın!
Türk adıdır hep mazlumdan tarafın,
El sanır ki ben kendime ağlarım.

Türk dedim de tarihle bir, yaşım var.
Göğe ermiş eğilmeyen başım var,
Sevgi dolu tuz ekmekten aşım var.
El sanır ki ben kendime ağlarım.

Ağlamam, değildir; kendi halime
Andıkça aşk gelir, garip dilime.
Küserim bakınca kendime bile,
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Hudutlardan hudutlara yol gider
Her hudutta şehitlere gül gider,
Seherlerde, gören gözden sel gider
El sanır ki ben kendime ağlarım.

Malazgirt’te Alparslan’ım bekliyor,
Osman Gazi’m, sancak sancak ekliyor.
Genç Mehmed’im Bizans’ı da haklıyor!
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Çanakkale bir diriliş kavgası,
Sakarya’da savaşların en hası…
Dumlupınar, zalimlerin belası
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Gazi Paşa’m anmayınca olur mu?
Türk yiğitsiz,Türk devletsiz kalır mı?
Atatürk’üm zulme teslim olur mu?
El sanır ki ben kendime ağlarım…

Bazen coşku,bazen hüzün dolarım,
Bazen uçar o rüyaya dalarım.
Deli gönlü uzaklara salarım,
El sanır ki ben kendime ağlarım.

Ne yapayım elim ermez öteye,
Layık olmam çağlar aşan Ata’ya,
Korkarım ki hep düşeriz hataya
El sanır ki ben kendime ağlarım
20 10 2005



Yaşar Tekeli

20 Ocak 2010 Çarşamba

78’liydik; Çakı Gibi Gençlerdik

Alışamadıysak bugünün hay huyuna
Gencecik beyinlerimizde
Dağ gibi fikirler uçuştuğundandır zamanında.
Unutmuştuk gençliğin en deli çağında
En dolu çağını yaşamak için
Rüyalarda bile pembenin ne olduğunu.
Büyük davalara adanmış bedenlerdik,
Bir ölür bin dirilirdik
Devlet-i ebed müddet için!
O devletin derinliklerinde
Bizi yemenin planlarının yapıldığını bilmeden.
Kimi yumruklarıyla kırmaktan yanaydı
Yetmedi silahlarıyla,
Karşı fikirlere sahip olanların
İkna nedir bilmeyen dik başlılıklarını.
Oysa öğrenmemişlerdi
Fikir sahibi olmanın, insan olmanın ilk şartı olduğunu
Ve karşı fikirlilerin de
Fikir sahibi insanlar olduğunu.
“Ben” yoktu bencilleşmeyen benliklerimizde.
“BİZ” diyorduk, biz; hem de sağlı sollu.
Çoğumuz köylüydük köyü bilmeden
Ve de işçiydik daha bir işte çalışmadan.
Emekçiler kırsal kesimdekiler direnişte
Yoldaşı olacaktı ötekilerin.
Biz köyü de şehri de…
Uyandıracaktık jilet değmemiş tüysüz suratlarımızla.
Aşk güzeldi, sevda kutsaldı da
Sevişmek ayıptı nikâhsız talaksız
Bugünün edepsizliğine inat.
Hormonlu değildi gıdalarımız
Ev ekmeği, köy bulguru
Belki ondandır
Bir kızla konuşurken hasbelkader
Lav gibi, volkan gibi kızarmamız.
78’LİYDİK, ÇAKI GİBİ GENÇLERDİK

78’liydik
Çakı gibi, dağ yürekli gençlerdik
Her an tetikdeydik:
Diyarbakırlı Yusuf,
İzmirli İlyas, Çorumlu Salim
Konyalı Hasan, Ordulu Ahmet
Hep birlikteydik.
Biz kavgaya bulaşmamak için
Kavga ettik, damarlarımızdaki deli kanla.
Başardık sokağa düşmedik
Papağanı olmadık içi boş sloganların,
Okuduk doyduk; acıktık yine okuduk.
Bu yüzden pek severim kâğıt kokusunu
Kitaptaki toz şimdinin sürmesi gibi
Güzel gelir gözlerime hâlâ,
Ve alışamadıysam tuşlarına cep telefonunun
Mesajımı hâlâ kâğıtlara yazmam bundandır.
Bundandır her akşam haberleri tekrar tekrar dinlemem
Evdekilerin söylenmelerini dinlemeden.
Bundandır üstüme vazife gibi ilgilenmem
Dünyanın bütün meseleleriyle.
Bir orman yangınında ağlamam,
Ruanda’da soykırıma karşı çıkmam
Bağdat’ta, Gazze’de, Filistin’de
Filipinler’de benim de bir parçamın kalıvermesi bundandır.
Japonların balina avuna ben de karşı çıkarım
Yeşil Barış gemisiyle.
Ülkemin yoksullarıyla, garipleriyle olurum
Varlık içinde olup yaşadığımız yokluğa isyan yürüyüşünde.
Çözerim daha binlerce meseleyi
Elim, kolum, cebim, dilim… bağlı olsa da
Çözümünü bilip hüzünlenmem bundandır.

Bilirim Ankara’nın kötü bir terzi olduğunu,
Giydirdiği gömleğin her gün daraldığını daha da
Patlayan dikişlerini; dökülen, sökülen dişlerini…
Ben dikerim, ben tamir ederim kırıp döktüklerini
Fikrimi soran varmış gibi her gün, her an.
Olsun elimden gelmiyor başka türlüsü
Görmedik, alışmadık, yaşamadık başıboş mal gibi, davar gibi.
Anlayamadıysak bugünün vurdumduymazlığını
Neme lazımını, aymazlığını… bundandır!

78’liydik, çakı gibi gençlerdik
80’deki paşalar hiç anlamadılar bizi.
Şartlar olgunlaşınca düdüğü çalıp
Dizdiler mahzenlere, izbelere sağlı sollu hepimizi
Karıştırıp barıştırdılar olmayan akıllarınca.
Önce kitabı yasakladılar, sonra düşünmeyi
Fikrin suç olduğu tek ülke kalmamız bu çağda
Bundandır.
Bundandır çocuklarımızın
Başka bir dünyada gözlerini açışları,
Ve dillerinde başka kelimelerin işgali
Bizimkine hiç benzemeyen.
Onlara birey olmayı öğrettiler
Bir şey olmayacaklarını bildikleri için…

Elimiz, kolumuz, beynimiz bağlandı
Renkli camın karşısında
Koptuk köklerimizden, koptuğumuzu bilmeden
Köşelere göz diktik, dönebilmek için
Çalışmadan, üretmeden, düşünmeden…
Bugün bön bön bakıyorsak perişan halimize
Bundandır.

İsyankârsa ruhum,
Kavgalıysam aksayan bir dişlisiyle bile toplumun
Ve acısını yaşıyorsam tüm hücrelerimde
78’li olduğumdandır
İnsan olduğumdandır
Ve… Adam olduğumdandır. Ne çare,
Elimden, gayrısı gelmediğindendir.

Tevfik Yaşar Tekeli

19 Ocak 2010 Salı

Zafer Bizimdir!

Karanlık gecenin sabahı aydın
Sabredin erenler zafer bizimdir
Çok asırlar geçti yılları saydın
Dik durun yarenler zafer bizimdir

Kararmış bahtımız zindandır gece
Halimiz bilinmez sanki bilmece
Çektiğin çileyi yaz hece hece
Bekleyin kardeşler zafer bizimdir

Kan ile gözyaşı azığım oldu
Yüzümüz gözümüz kan ile doldu
Açmadan bebeler, çağalar soldu
Sevinin mazlumlar zafer bizimdir

Kiminin katili Çinlidir Çinli
Anlamaz halinden bu kâfir dinli
Türk’e merhametsiz dünden yeminli
Direnin zalime zafer bizimdir

Kerkük’te düşmanın kendi dininden
Haykırsan aylarca çıkmaz ininden
Bekleyin kardeşin yürür önünden
Türkmen’im sabredin zafer bizimdir.

Kararmaz her sabah güneşe gebe
Sevinir seninle binlerce bebe
Sizinle Mevla’da bizlerde çaba
Uygur’um bekleyin zafer bizimdir.



lMustafa GÖKTEKİN
İlim,Kültüt ve Sanatta ÇINAR
Yıl:15 Sayı:151