27 Eylül 2009 Pazar

KERKÜKTE ŞİİR (HOYRATLAR)




Bir derde dalmışığ biz,
Ne güne kalmışığ biz,
Kerkük’ten siz gideli
Zulmette kalmışığ biz..

Buhara
Süt karıştı buhara,
Kaldı düşman elinde
Azer, Kafkas, Buhara…

Bir inlesem
Bir desem bir inlesem
Eritir kaf dağını
Derdimin birin desem…

Yad elinde
Öt bülbül yad elinde,
Bir diyar mezar olsun,
Kalmasın yad elinde…

Eşim Garip
Eşim yoldaşım garip,
Hiç bilmem nereliyem,
Toprağım, taşım garip

Kazan ağlar
Od yanar kazan ağlar,
Burada bir garip ölmüş,
Türbesin kazan ağlar…

Günahımnan
Hüdam geç günahımnan
Ciğerden bir ah çektim!
Tutuldu gün ahımnan…

Güle naz,
Bülbül eder güle naz,
Girdim dost bahçesine,
Ağlayan çok gülen az…

Bir de vay!
İkide vay, birde vay.
Bir derde men düşmüşem
Desem vay, demesem vay…

Kerküğün Hasa Çayı,
Su gelir basa çayı,
Yıktılar Taşköprüyü,
Soktular yasa çayı…

Kerkük senden kan akar
Milletüv siyah takar
Nimetüvden beslenen
Dönüp sene yan bakar…

Kerküğüm nece Kerkük
Düşipti sca Kerkük
Allah’tan imdat diler,
Her gün her gece Kerkük..

Kurum az,
Cülhe Çohdi kurum az,
Tökülen şehid kanı,
Bin il kalsa kurumaz…

Bu alma dört olaydı
Karnıma dert olaydı
Boynumu vuran cellat
Keşke bir mert olaydı…

Kerküklüyem siz bilin
Keserim düşman dilin
Neft döküp yandırsalar
Terk etmem Kerkük ilin.

Salim DEMİREZEN
Pınar Dergisi Cilt:2 Sayı:18
Haziran 1973

25 Eylül 2009 Cuma

AŞIĞIM İSTİKLALE

Yılmam düşman zulmünden,
Zincirleri kırarım.
Koç yiğitler tetikte,
Otağ kurmuş hünkarım.

Ezan-tekbir sesiyle,
Beslenmiştir diyarım.
Cennet gibi vatanım,
Benim namusum, arım.

Yedi düvel bilsin ki!
Hür yaşamak kararım.
Kara donlu kafire,
İndirilen şamarım.

Yalçın sarp kayaları,
Bir solukta aşarım.
Elimde al bayrakla,
Zaferlere koşarım.

Azığımız imandır,
Bu yüzdendir başarım.
Nerde bir zulüm varsa,
Karşısında ben varım.

Esir Türk illerine,
Kartalları salarım.
Akıncıya yar oldu,
Geçit vermez dağlarım.

Dilimden düşmez dua,
Zafer için ağlarım.
Aşığım istiklale,
Şahit altın çağlarım.

Burçlarda dalgalanır,
Sancaklarım, tuğlarım.

Göz açtırmam zalime,
Yiğitlikte serdarım.

Koskoca şanlı tarih,
Medar-ı iftiharım.
Gönlümde kutlu sevda,
Nazlı hilal nigarım.

Tüm dünya tanır beni,
Hürriyet benim adım.
ŞÜKÜRLER OLSUN RABBİM,
HÜR DOĞDUM, HÜR YAŞARIM!

Hayrettin DURMUŞ

İlim, Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:21, Nisan 1996

14 Eylül 2009 Pazartesi

Hesaplaşma

Çile yüklü dağlarda uçuşan milli kement
Zalimleri bir gün, hey! Boğacaktır müebbet
Sinkiang’ın(!) asisi(!) Osman Batur'dan bahset
Sorulacak bu hesap tek tek, sakın unutma !

Döndür atom bilyelerini, tepemde döndür
Kahkaha at!.. Ey fahişe! Son güldüğün gündür
Türkistan’ı mezar yapıp, baştan başa gömdür
Sorulacak bu hesap tek tek, sakın unutma !

Hep sustular, görüyorum, düşmanıma hak veren
Üç beş komünist için gökleri yere seren
İnsanlık şarlatanı, özgürlük(!) şampiyonu
Sorulacak bu hesap tek tek, sakın unutma !

Uluyuveren itçik ve yağlanmış keneler
Kahramanlık (!) postunda, destanlaşan(!) kahpeler
Kaç zamandır hümanist(!) şarkılar söylediler
Sorulacak bu hesap tek tek, sakın unutma !

Varsın olmasın koşan,Türkistan’lım üzülme
Allah biz bilan! Kardeş! Ümidini yitirme
Diriler leş kesilmiş, zalimde bir semirme
Olsa da sorulacak, mutlak hesap, unutma !

Ertuğrul ŞAKAR
Pınar Dergisi, Ekim 1973

Bizim Rüzgârımız

İhanet cenderesinde kıvranan
Bir millet için bu; gayret rüzgarı.

Pınar'dan süzülüp gelen Gerçek'ler,
Çınar'ı besleyen hayat rüzgarı.

Vatanıma sahip çıktı bu Bayrak,
"Muhteşem Türkiye" devlet rüzgarı.

Egemen Milletin Sesi bu yurtta
Gönülden gönüle sohbet rüzgarı.

Millet Gençliği'nden işittiğimiz
Yen zaferlere davet rüzgarı.

Yıllardır Otağ'ımızdan yayılan
Dertlere dermandır hikmet rüzgarı.

Hasret ateşidir bağrımda yanan
Nazlanma, es artık vuslat rüzgarı.

Turgut YILDIZAN

Gel Böyle Böyle

Maziden atiye uzanır gider,
Enginli yüksekli yol böyle böyle
Kimi boyun eğer kimi borç öder
Tükenir ay hafta yıl böyle böyle

Kimi eleğini duvara asar
Kimisi bağrına kara taş basar
Kiminin bağına mihrican eser
Kurur dallarında gül böyle böyle

Kimisi yollara vurur kendini,
Çözmeye çabalar işin fendini
Sabahı beklerken yıkar bendini
Alır her yanını sel böyle böyle

Şafakla yol alır bakmaz ardına
Ömrünü vakfetmiş güzel yurduna
Kendi hesabının düşmez derdine
Gülse de haline el böyle böyle

Garip Hakkı sen de umudun kesme
İncinsen de sakın darılıp küsme
Sözün sırasında sakınıp susma
Bu çağrım sanadır gel böyle böyle

Hakkı ŞENER

NOT: Değerli Meslektaşım ve dostum Selami YILDIRIM'ın "Hal Böyle Böyle" şiirine Mücadeleci Millet Şairi Hakkı ŞENER Beyefendiden hemen cevap geldi. (Mehmet Mutluoğlu)

Biz Akarız Gökmavisi Beyazı Renklerle

Hayra alamet değil bu sessizlik
Bu ovaların tepelerin bayrakları al
Zaman ırmağında akmaz ıssızlık
Şimşek bakışlarla bekliyor kartal

Karanlıktan çıkacak şafak aydınlık
Mutluluk gömleğini giyecek millet
Yeniden umutlara duyar yakınlık
Yeniden çiçekler açar adalet

Biz akarız gökmavisi, beyazı renklerle
Yeniden telli duvaklı olur ülke
Bir arayış hareketi kutlu dileklerle
Yürek geçidinde azimdir Bilge

Ben; sesim, yumruğum, kararım
Bu topraklarda, bu Millet egemen
Geçmişi, geleceği ararım
Sırtımda Balkan, Bağdat, Yemen

Şimdi karar zamanı ufuklara
Az sayılarla azgınlığa karşı duruş
Dünya dolusu kuklalara
Son vermek için kanat açıyor bir kuş

Makus talihinde Sevr halkalı zincir
Bizimdir bu toprak, bu bayrak, bu hak
Katı kayalar kadar taşlaşmış kibir
İsteğim topraklarımla birlikte yaşamak

ERTUĞRUL ŞAKAR 22.07.2007

Hal Böyle Böyle

Yüzlerde gam yükü,gözlerde buğu.
Susarak konuşur dil böyle böyle...
Karanlığa mahküm edilmiş Doğu,
İşte aziz dostum hal böyle böyle.

Birlik,beraberlik,kardeşlik ne ki?
Dağılan sürüyü kimler yemez ki?
Yeniden birleşip güleriz belki...
Başka çaresi yok bil böyle böyle...

Dostun dili bıçak,yarası derin,
Dostların dostlarla arası serin,
Sevgiyle uzansın dostluğa elin,
Sarsın yaramızı el böyle böyle...

Tuzaklar kurulur,mayın döşenir,
Yaz gününde karakışlar yaşanır,
Beyinlere ithal fikir taşınır,
Nasıl bunalmasın kul böyle böyle.

Karabağ vurulur,Bosna kırılır,
Kıbrıs’ta karışık düşler görülür,
Ağızlara paslı kilit vurulur,
Nasıl konuşsun dil böyle böyle...

Kanal kanal susturulur vicdanlar,
Günübirlik yaşar oldu insanlar,
Kirli paralarla doldu cüzdanlar,
Şimdi artık dava pul böyle böyle...

Tepeden tırnağa arınsın kirler,
Arınsın gönüller, yollar, fikirler,
Bu yürek yükünü çekince erler
Açılacak elbet yol böyle böyle...

Selami YILDIRIM

İlim,Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı 16 Ekim 1995

12 Eylül 2009 Cumartesi

Millet Marşı

Aziz Millet Aziz Millet
Uyan artık geç oldu
Kıbrıs Kudüs Türkistan’ın
Düşmanlarınla doldu

Fatih’lerin torunları
Kurtaracak vatanı
Devletimiz kök salacak
Kuşatacak cihanı

İntikamın intikamın
Alınacak mutlaka
Tarih millet şahid olsun
Yemin ettik Allah’a

Bayrakları çekeceğiz
Sancakları dikeceğiz
Hak yolunda kurtuluşu
Ölüm olsa seçeceğiz

İntikamın intikamın
Alınacak mutlaka
Tarih millet şahit olsun
Yemin ettik Allah’a.

11 Eylül 2009 Cuma

Özledim Sesini

Eksilmez ensemden kışın soluğu,
Yedi veren yaprakları özledim.
Söndüremez yüreğimi kar suyu,
Yosun kokan ırmakları özedim.

Nerede of!.. Irmaklarım nerede,
Bulutlardan yağmur damıt yine de

Kanayan yarama tuzlar basarım,
İçime akıtır,yine susarım,
Her gün,dünden beter hayat yaşarım,
Dilek tutan dudakları özledim.

Nerede Oy! Dileklerim nerede?
Beni seraplarla avut yine de.

Utanç bastı,boğuluyor ruhumuz,
Eriyor beyinler,sızlıyor omuz,
Ağlarken kızımız,susar oğlumuz,
Kirlenememiş duvakları özledim.

Nerede? Vay! Duvaklarım nerede?
Umutlarla bebek büyüt yine de.

Ufuk yandı,güneş durdu vedaya,
Akşam oldu,kuşlar döndü yuvaya,
Gidenler hep geri geldi sılaya,
Kucak açan toprakları özledim.

Nerede? Ah! Topraklarım nerede?
Betonlara tohum dağıt yine de.

Bekle gülüm,bu yazgılar değişir,
Dağlarımda ardıçlarım gelişir,
Vurur davul,Koçyiğitler güreşir,
Er meydanı otlakları özledim.

Nerede? Hey! Otlaklarım nerede,
Sen dünyanın nabzını tut yine de.

Gün gelir,gemiler dağları aşar,
Söz biter,duygular taşta konuşur,
Medeniyet mimarına kavuşur,
Sultan doğan çocukları özledim.


Nerede, bey çocuklarım nerede?
Adlarını “Fatih” koydurt yine de.

Hüseyin ÖZKAYNAKÇI
İlim, Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:15 Ağustos 1995

AKIN

İstikbalin parlayacak yıldızı
Mutlu günler gayret et ki pek yakın
Milletimin yüreğindeki sızı
Ordulaşıp başlayacak bir akın.

Yenilsek de, dar çemberde kalsak da
Çok amansız, korkunç yara alsak da
Ölümü beklenen hasta olsak da
Dirileşip başlayacak bir akın.

Nedir keder,nedir elem,ıstırap?
Milletimiz bugün olsa da harap
Zannetmeyin mutlu günler bir serap
Serap değil başlayacak bir akın.

Dikeceğiz Hak’kın saltanatını
Sökeceğiz zulmün barikatını
İnsanın insanca hayat hakkını
Haykırarak başlayacak bu akın.

Ertuğrul ŞAKAR
PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Aralık 1973 Cilt:2 Sayı:24

15 Temmuz 2009 Çarşamba

ÇİÇEKLER

Ölümü çiçekler öğretti bana
Açılıp saçılıp solan çiçekler.

Renklerin cümbüşü nazlı mı nazlı...
Bağıma bahçeme dolan çiçekler.

Gelin de seyredin diye salınır
Hayatın ilmini bilen çiçekler.

Ben size borcumu nasıl öderim
Beni tefekküre salan çiçekler.

Aykut EDİBALİ
İlim,Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:23 Haziran 1996

Gönderen : Mehmet Mutluoğlu

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Hıçkırık

Türkistan'dan,Trakya'dan,Kafkasya'dan feryadım,
Parça parça yüreğim, ciğerimi dağladım,
Ben bu iman yolunda zincirlere bağlandım...

Herkes hür bu dünyada yalnız esir biz varız,
Ümit ümit çırpınır, alev alev yanarız...

Gömülü ÇOBAN
Pınar Dergisi

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Cihan Kavgası

Sen fikrinle, imanınla büyüksün,
Haydi davran, yaş artık mühim değil!

Yaşamak zor, kesiliyor nefesin,
Göğse vuran taş, artık mühim değil!

Hayasızca çiğneriz öz varlığın,
Gözden oldun, kaş artık mühim değil!

Çok şerefli bir cihan kavgasında,
Her şey hayal, boş artık mühim değil!

Bütün vatan toprağında yangın var,
Tarlandaki iş artık mühim değil!

Sahnelerden kalktı sis perdeleri,
İşte gerçek; düş artık mühim değil!

Bir baksana atmosferin kirlenmiş,
Yolundaki leş artık mühim değil!

İşte bak, baharın tam ortasında,
Titriyoruz, kış artık mühim değil!

Sonu gelsin artık, ölümlü zevkin,
Kafes kırık, kuş artık mühim değil!

Vurgunlarla servetini soymuşlar,
Nimetin yok, diş artık mühim değil!

Biz bu yolda yürümeye mecbursak,
Aydınlık ve loş artık mühim değil!

Bu seferde azığımız imandır,
Yavan lokma, aş artık mühim değil!

Bu kavgada şehit olmak ne mutlu,
Ey kardeşim, baş artık mühim değil!

İki tercih; varoluş ve yokoluş,
Üçüncüsü? Koş artık, mühim değil!

Necati AYKAN
Millî Şiirler Demeti:3
Yeni Çağ'ın Yürüyüşü, S:16

14 Haziran 2009 Pazar



E-posta adresime gönderilen amatör bir çalışma.


E-posta adresime gönderilen amatör bir çalışma.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Ellerin Kavgası Birleştiği Gün

Saban tutan el
Bir iz bırakır kara toprağa
Tohum gibi ter gibi

Tüfek tutan el
Bir iz bırakır kara toprağa
Şehit gibi kan gibi miskü amber gibi

Kalem tutan el
Bir iz bırakır toprağa
Toplar sabanın ve kurşunun kavgasını
Akıtır ruhunu Hak yoluna
Kavgası öyle çetin bir kavga ki
Yürür kan ve ter yüklü sessiz bir sefer gibi

Saban tutan el sıkılmış bir yumruktur
Gerilen duvarlara
Saban tutan el bir şefkat yalayışı
Atılan tohumlara
Yetim öksüz kimsesiz ezilen yavrulara

Tüfek tutan el bir kartal süzülüşüdür yücelerden
Alçak tepelere
Alçaklara ve kahpelere
Tüfek tutan el yavuklunun boynunda
Cepheye azimet eyledikte
Veda busesinin en sızılı yerinde
Mahçup bir sevgi süzülüşüdür, hasretli bir kalp büzülüşüdür
Bir sıcak uzanıştır en kılcal damarlara

Kalem tutan el hançer tutar gibidir
Ruhunda su verdiği
Kutlu savaşlar için
Kalem tutan el zafer yüklü haber yazar gibidir
Destan çağlarında derdiği
Eğilmez başlar için
Kalem tutan el yüreğinden melhem ezer gibidir
Ezik insanlarımın gözlerine
Tuzlu sıcak yaşlar için

Ey emeği devlet kuran; nasırların sahibi
Ey namluda gül yaşıyan; asırların sahibi
Ey Hak için destan yazan; ey kutsal sırların sahibi
Gelin el ele verelim
Ellerin kavgası birleştiği gün,
Büyük inkilap!

Ahmet Taşgetiren
PINAR Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Sayı:43 Temmuz 1975

Desen

4 Haziran 2009 Perşembe

Yepyeni Destanlar Yazma Vaktidir

Hakk’ın dergahında bir olmak için,
Mazlum insanlığa ser olmak için,
Hazreti Resul’e yar olmak için,

Düşman oyununu bozma vaktidir.
Yepyeni destanla yazma vaktidir.

Batılın tuzağı,bendi yıkılsın,
Şu burçlara hak bayrağı dikilsin,
Yürekler tutuşsun yumruk sıkılsın,

Nifak yılanını ezme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Zulüm kafesinde bülbüller öter,
İslam diyarında has güller esir.
Ellerde pranga,gönüller esir,

Zumlun mezarını kazma vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Bu dostluğu Hak nazardan saklasın,
Millet düşmanının ödü patlasın,
Dostlar bayram etsin,eller çatlasın,

El ele ol kola ezme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Has yürekler aynı safta derilsin,
Öz yurdumda Milli Devlet kurulsun,
Tüm cihana İslam mührü vurulsun,

Şanlı haritalar çizme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Bestami YAZGAN

İlim,Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:13 Haziran 1995

3 Haziran 2009 Çarşamba

Özledim Sesini

Eksilmez ensemden kışın soluğu,
Yedi veren yaprakları özledim.
Söndüremez yüreğimi ar suyu,
Yosun kokan ırmakları özedim.

Nerede of!.. Irmaklarım nerede,
Bulutlardan yağmur damıt yine de

Kanayan yarama tuzlar basarım,
İçime akıtır,yine susarım,
Her gün,dünden beter hayat yaşarım,
Dilek tutan dudakları özledim.

Nerede Oy! Dileklerim nerede?
Beni seraplarla avut yine de.

Utanç bastı,boğuluyor ruhumuz,
Eriyor beyinler,sızlıyor omuz,
Ağlarken kızımız,susar oğlumuz,
Kirlenememiş duvakları özledim.

Nerede? Vay! Duvaklarım nerede?
Umutlarla bebek büyüt yine de.

Ufuk yandı,güneş durdu vedaya,
Akşam oldu,kuşlar döndü yuvaya,
Gidenler hep geri geldi sılaya,
Kucak açan toprakları özledim.

Nerede? Ah! Topraklarım nerede?
Betonlara tohum dağıt yine de.

Bekle gülüm,bu yazgılar değişir,
Dağlarımda ardıçlarım gelişir,
Vurur davul,Koçyiğitler güreşir,
Er meydanı otlakları özledim.

Nerede? Hey! Otlaklarım nerede,
Sen dünyanın nabzını tut yine de.

Gün gelir,gemiler dağları aşar,
Söz biter,duygular taşta konuşur,
Medeniyet mimarına kavuşur,
Sultan doğan çocukları özledim.


Nerede, bey çocuklarım nerede?
Adlarını “Fatih” koydurt yine de.

Hüseyin ÖZKAYNAKÇI
İlim,Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:15 Ağustos 1995

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

2 Haziran 2009 Salı

Dünden Yarına

Şu toprağa diktiğimiz fidanlar
Açtı gonca gonca gül oldu şimdi
Tükendi ızdırap dindi sancılar
Halimiz bir güzel hal oldu şimdi

Toplandı yürüdü en yiğit erler
Yıkıldı duvarlar yarıldı çember
Geliyor arkadan daha yüzbinler
Aşılmaz engeller yol oldu şimdi

Sil milletim gözündeki yaşı sil
Bir kavga var yurtta şerefli asil
Geldi beklediğin o kutlu nesil
Yaramızı saran el oldu şimdi

Yıllardır hasretiz bu günlere biz
Yürekten yüreğe söylediğimiz
Hürriyet hürriyet türkülerimiz
Ilgıt ılgıt esen yel oldu şimdi.

Ummadık

Ummadık zerre ikbal ; milletin kavgasından
Kan dondu yüreklerde bir kıvılcım ummadık.
Dünyamız şekillendi yükselmek hülyasından,
Çileyi zevk edindik bir tebessüm ummadık !

Olmadı hiç arzumuz mevki, makam ve şandan;
Göğsümüzde iz yoktu, hak olmayan nişandan,
Şükür ki nasipliydik, bir kutsi heyecandan
Davayı meşk edindik, bir iltifat ummadık !

Gördük büyük çatlağı düzenin temelinde
Gömlek gövdemize dar; mühür iblis elinde.
Beden küçük, kalp büyük; hep zafer emelinde
Yürüdük yorulmadan bir menfaat ummadık !

Hak davası davamız; Hak yoluydu yolumuz,
En hoyrat elde bile hiç solmadı gülümüz
Eminiz şeref ile anılacak adımız,
Siyaset ilim dedik; bir şatafat ummadık…

Şimdi gayret günüdür, halkta ümit tükendi,
Sanma bitti bu azim, mücadele tükendi.
Söktük prangaları, zulmün gücü tükendi
Yürüdük hiç durmadan ; istirahat ummadık…

Yaşar Tekeli / Şubat 2003

Zincirsiz Esarete

Durdurun şu çarkları,bitsin bu kör istismar.
Tarihe söyleyecek daha çok sözümüz var.

Bir iğrenç saltanatın kurbanı yığın yığın,
Şu sırıtan cinayet sırtında insanlığın.

İnsanlık pazarında vahşice bir soygun var,
Kemirilen beyinler,katledilen duygular.

Şerefli idealler,yok edilen yıkılan
Gerilerde gülüyor “Demir Çomaklı” sırtlan.

Çıfıt kazanı dünya…Kapı kapı çürümüş,
Çığlıkların üstüne binbir zevk binbir çümbüş.

Dostlarım geçmiş olsun bu kervan yürüyemez.
Bu ırmaklar kurumuş,bu pınarlar su vermez.

Bir sefer aydınlığı… Çiçeklendi ümitler,
Bu tuğlar,bu ufuklar acep kimleri bekler?...

Yeniden dirilip de göklerin haberiyle,
Kim yazacak tarihi altın kalemleriyle?..

Dinleyin şarkısını dalların yaprakların,
Özlemini taşıyor ezanlı sabahların.

Köpürüp püskürecek nice volkanlara eş,
İçimizde yanıyor söndürülmez bir ateş.

Mukaddes emanetler yükselecek omuzda,
Batmayacak güneşler doğacak ufkumuzda.

Set mi çekilir ki hey… Akıp giden zamana ?..
Kelepçe mi vurulur çelikleşmiş imana?..

Emin ol durmayacak bu kurtuluş yarışı,
Boğacak zalimleri mazlumun haykırışı.

Sonuna dek bilinsin zulme aman vermeyiz,
Mukaddes davamızın burcunda nöbetteyiz.

Bu ebedi nöbette ne düğün, ne de bayram,
Uyku gözlerimize haram olmalı haram.

Biz yüce bir milletin sabrını taşıyoruz,
Çilesiyle yoğrulmuş,kinini taşıyoruz.

Bir kavga içindeyiz öyle şerefli…Çetin,
Sonudur bu yaklaşan zincirsiz esaretin

Mehmet Nuri DOĞAN

PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Eylül 1973 Cilt:II Sayı:21


Mehmet Mutluoğlu kardeşimiz tarafından gönderilmiştir.

Mehmet Emmi'nin Arzusu

İnsan istemese de ister iyiyi, güzeli
Fakat Mehmet Emmi başka;
Çatlak çatlaktır onun dudakları
Güzeli istemekten.
Gözlerinin yorgunluğu ,sabırsızlığı,
Hep beklemekten.

Bir güler yüz,bir tatlı dil,
Öz köküne yakınlık aydınlarından,
Arzusu yok bundan ileri…

Her an bir bahar olur gönlünde O’nun
El ele,gönül gönüle,
Komşulariyle.

Bizans’a karşı Malazgirt’te dövüşür,
İstanbul surlarına sancak diker Hasan’la,
Bazen akıncı olur, Berlin’de, Viyana’da,

En çok sevindirir O’nu,
Neferi olmak huzurlu bir ülkenin…
Sevinci uzun sürmez yazık ki,
En tatlı yerinde tefekkürün,

Asırlar geçer gözlerinin önünden,
Görür; başın gövdeye yabancılaştığını.

O an;

Keskin bir kılıç gibi gerçek,
Ayırır O’nu arzularından,

“Neye yarar başsız adam?” diyerek

Bir anda ERİR,
ÇÖKER, BİTER.

Cafer MARANGOZ

PINAR
Aylık kültür ve Sanat Dergisi
Mayıs 1973
Cilt:II Sayı:17

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

Yeni Çağın Yürüyüşü

Çakıştı çağ çağ üstüne
Kuruldu otağ en yüce meydan üstüne
Pörsümüş bir ateş yanıyor gayrı
Şol medeniyet burçlarında
Bir yılan çörekleniyorsa da
Siyon dağında
Kutsal topraklarda
Bağrımıza çöreklenir gibi…
Yılan işte
Ömrü gün batımına eştir.
Gurubda göz kırpmacasına sönen
İkindi güneşine benzer
Hayat yönünden
Bir şey yazmaksa Bizans ve otağ üstüne
Hava kirlenmesiyle zehirlenen
Yücelen, yücelen, yücelen
Gökdelenlerle Eyfellerle
İntihar eden Bizanstır
Ana rahimlerinde doğumuna
Mani olan çoçukların
Bizanstır korktuğu için
Neslini kurutan
Geleceğini yutan
Ölümle senli-benli
Hayatı
İnsanı
Cihanı
Hedefin ucunda tutan
Bizanstır yok etmek için
Firavun sarayındaki çoçuk gibi
Büyüyen bir tohum var
Bizansın bağrında
Bizans yaşlandıkça
Gençleşen
Bizans eridikçe
Dirilen
Serilen
Serpilen
Ve soylu atlara eş bizansın bağrında gezinen
Çoraklaşmış Bizans toprağından
Ayrı belki
Ayrı bir alüvyondan beselenen
Derinden
Bir sürgün var
Yeşil bir sürgün var oylum oylum sezilen
Şu koflaşmış ağaç yıkıldıkta yarın
Yıkıldıkta
Şu özü kurumuş dalları yakıldıkta
Sonuna dek
Yakıldıkta
Tatlı bir meltem savurdukta küllerini
Hayat dışına
O olacaktır meydanda
Onun dallarını okşayarak tatlı tatlı
Gümrah bir çınar olacak
Vakur, başı dumanlı
Milletleri barındıran altında
Hay Osman beyim hay
Edabalinin yorduğu rüya gibi
Duyuyor musun sesimi
Eskimeyecek yaşlanmayacak
Özüne su veren ebedilikten
Altayların kanından
Hiraların özsuyundan emişen
İçten içe özümlenen
Ve zamanla yarışan bir uygarlık çağı yürüyecek köhnemiş çağ üstüne
Bizansla benzeşen
Çağ bir yürüyüş beklemekte
Denizlerden karalara
Dalyanlar gibi
Karalardan denizlere küheylanlar gibi
Çağ Fatihe
Fatih çağa doğru emeklemekte
Atın şaha kalkması yakındır Romanın bağrında
Şahîlerin fethi müjdelemesi yakındır
Milletin otağında
Sakalımızı budamaktan vazgeçsin gahpe dölü
Kolumuz kesilse değil
Tek gözümüz kalsa
Bedenimizde bakacak
Ok gibi
Yöneleceği hedef çağımızdaki
Yine Bizanstır
Bizans oklanacaktır
Yüreksiz yüreğinden
Didin
Çalış
Tırnaklarını sökercesine
Yapış Bizansın yakasına
Hayattan vazgeçercesine
Çağın tiranlarına inat
Sabırla yarış
Millet evlâdı zafer hakkındır.
Bizans çökmeli
Çağ kurtulmalı
İnsan kurtulmalı
Buruk acılar tatmasın insanoğlu
Evlâd acısı gibi.

A. T.

PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Eylül 1973 Cilt:II Sayı:18

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

Kardeşim

Sabah güneş doğmadan ufka uzanan eller,
Bak neler vaat ediyor sana dinle kardeşim.
Daha bahar gelmeden tomurcuklanan güller,
Baharı müjdeliyor sana dinle kardeşim.

Dalga dalga yayılan güneşin aydınlığı,
Kalplerdeki birliğe hız verecek kardeşim,
Bu ölesiye birlik yırtacak karanlığı,
Topyekûn bir milleti güldürecek kardeşim.

Duvarın ötesinden duyduğum her hıçkırık,
Beni sana daha çok yaklaştırır kardeşim,
Zalim kırbaçlarının bıraktığı her çürük,
Beni sana daha çok kaynaştırır kardeşim.

Ayağındaki zincir kalbine vurulur mu?
Kalbinde intikamın var oldukça kardeşim,
Bizdeki bu cevherin sınırı sorulur mu?
Yüce kudret bizlere yâr oldukça kardeşim.
Mehmet BAYALAN
PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Ocak 1973 Cilt:2 Sayı:13

Akın

İstikbalin parlak yıldızı
Mutlu günler gayret et ki pek yakın
Milletimin yüreğindeki sızı
Ordulaşıp başlayacak bir akın.

Yenilsek de, dar çemberde kalsak da
Çok amansız, korkunç yara alsak da
Ölümü beklenen hasta olsak da
Dirileşip başlayacak bir akın.

Nedir keder,nedir elem,ıstırap?
Milletimiz bugün olsa da harap
Zannetmeyin mutlu günler bir serap
Serap değil başlayacak bir akın.

Dikeceğiz Hak’kın saltanatını
Sökeceğiz zulmün barikatını
İnsanın insanca hayat hakkını
Haykırarak başlayacak bu akın.
Ertuğrul ŞAKAR
PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Aralık 1973 Cilt:2 Sayı:24

Ne Niyetine

Tez elden haber salınsın,
Ferman ferman.
Günbegün davullar vurulsun,
Dağ dağ.
Hey kardaşım hey!
Kış uykularına hançer çekilsin,
Kan niyetine.
Meydanlar kuruldu yurt otağında,
Ağ niyetine!
Vur ha vur davullar inlesin,
Öz niyetine.
Biz biliriz bize al giydireni,
Ne niyetine!
Sizden bizi çokça sual eylerler,
Göz niyetine.
Böğürleri sert-güneş de!
Yurt niyetine
Vallahi ölene kadar,
Hak niyetine!
Yetkin DİLEK
PINAR
Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Nisan 1973 Cilt:2 Sayı:16

Zamanda Yolculuk

1970’lerde,1980’lerde Yeniden Milli Mücadelecilerin Çıkardığı Pınar 1990’larda,2000’lerde ÇINAR oldu. İlim,kültür ve Sanatta ÇINAR.Yeniden Milli Mücadele Bayrak, Yeniden Milli Mücadele Hareketi de MİLLET oldu.. Hep aynı temel üzerinde gelişerek,serilerek ve serpilerek devam etti. Ediyor. Muhteşem tarihimize layik ondan daha muhteşem bir geleceği hazırlayıncaya ve kuruncaya kadar,çağımızı bir fetih çağı toplumumuzu bir fetih toplumu yapıncaya kadar ve MUHTEŞEM TÜRKİYE’yi kuruncaya kadar hep azimle,sabırla,kararlılıkla devam ediyor ,edecek.

Şimdi elimde 1994-1995 yıllarına ait ÇINAR dergileri var.
Bu dergiden 1994-1995’lerden şiirler sunalım


ZAMANDA YOLCULUK

Seneler hey,koca seneler!
Her dilimine müjdeyi sunanların
Nal sesleri inmiş.
Ufukları berrak
Işıl-ışıl gözleri…
Hakkı tebliğ için
Serpilmişler yeryüzüne yıldız,yıldız
Dillerinde ilahi şarkı
Ellerinde birlik bayrağı
Yüreklere yer bulmak için
Yeni fetihlere doğru…
Destanlar pişti ocağında insanın
Üç kıta bir gelin süsünde hey!...
Çağ değişti,
Gün oldu döndü devran
Ak sevdalılar eridi bir bir
Arkadan yetişenler getirdi tekbir
Nafile…
Kuşatmıştı kara sevdalılar bir veba gibi
Yeryüzünü ve zamanı
İnledi,ağladı,sızladı millet
Kemirdi varlığı bir müthiş illet.
Berrak,bulutsuz ufuklar bizde
Boyandı karanın en kirlisine.
Devrildi zaman,
Silindi tarih
Hayat ibresi takıldı kaldı
Türedi kervan yol aldı.
Nice sonra
Ümitler filizlendi
Hayata,zamanla haykırdılar
Dürdüler defterini kara sevdalıların

TUTUŞTULAR EL ELE/YÜRÜDÜLER HEDEFE
Gel, gel Anadolu insanı
Gel Türkistanlı
Ve gel devler mirasının
Yitik sahibi:Mazlum kardeş!
Yeni ufuklar
Yeni dünya bizim.
Bu asır,her asır
Müslüman Türk asrı için
Gel!

Mustafa DEMİR

İlim,kültür ve Sanatta ÇINAR

Yıl:1 Sayı:8 Ekim 1994

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

Gönlüme Destan Düştü

Paramparça yüreğim,
İçime figan düştü.
Toprak kara bağrına,
Yüzbinlerce can düştü.

Kan bürümüş gözünü,
Sırplı tutmaz sözünü,
Tanı! Gerçek yüzünü,
Bize hep hüsran düştü.

Güzelim minareler,
Yıkıldı birer birer,
Ağıt yaktı körüler,
Camiler viran düştü.

Kalbi eriyen dağa,
Sararıp solan bağa,
Muhteşem altın çağa,
Zambak zambak kan düştü.

Şakladı kanlı kırbaç,
Gözler yaşlı karın aç,
Dostlarım vermez ilaç,
Dizimden derman düştü.

Yüzüm sarardı soldu,
Saçıma aklar doldu,
Namus payimal oldu,
Haneme hicran düştü.

Kör gözlü,sağır dünya,
Günahın ağır dünya,
Güneşi çağır dünya,
Kalbine katran düştü.

Adaletiyle şanlı,
Nerdesin ey Osmanlı?
Biz senden ayrılalı,
Koca bir cihan düştü.

Bosnalımda göz yaşı,
Çatladı sabır taşı,
Bu,haç-hilal savaşı,
Gönlüme destan düştü.

Hayrettin DURMUŞ

İlim,kültür ve sanatta ÇINAR
Yıl:1 Sayı :8 Ekim 1994

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

Biz

Yunus’un yolunda bir kalem gibi,
Dosdoğru olduk biz,eğrilmedik hiç.
Sırtımızda kutlu bir dava yükü,
Büküldü belimiz doğrulmadık hiç.

Ustamdan öğrendik demir döğmeyi,
İnsanı gönülden candan sevmeyi,
Yüreğini ekmek gibi bölmeyi,
Bu yüzden dizinden ayrılmadık hiç.

Ateş düşer cana aşk olur tüter,
Mevlam isteyince taşta gül biter,
Bir dua bir selam o bize yeter,
Şükür ayaktayız devrilmedik hiç.

Gönül dağı bazen borana döner,
Mamur olan bir gün virana döner,
Kara günler geçer devrana döner,
Çileden kaçarak sıyrılmadık biz.

Güneş yüzlü Sevda bizim yarimiz,
Toprağa karıştı alın terimiz,
Temeldeki taş gibidir yerimiz,
Rüzgarın önünde savrulmadık hiç.

Selami YILDIRIM

İlim, Kültür ve Sanatta ÇINAR

Yıl:1 Sayı:8 Ekim 1994

Gönderen: Mehmet Mutluoğlu

Yepyeni Destanlar Yazma Vaktidir

Hakk’ın dergahında bir olmak için,
Mazlum insanlığa ser olmak için,
Hazreti Resul’e yar olmak için,

Düşman oyununu bozma vaktidir.
Yepyeni destanla yazma vaktidir.

Batılın tuzağı,bendi yıkılsın,
Şu burçlara hak bayrağı dikilsin,
Yürekler tutuşsun yumruk sıkılsın,

Nifak yılanını ezme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Zulüm kafesinde bülbüller öter,
İslam diyarında has güller esir.
Ellerde pranga,gönüller esir,

Zumlun mezarını kazma vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Bu dostluğu Hak nazardan saklasın,
Millet düşmanının ödü patlasın,
Dostlar bayram etsin,eller çatlasın,

El ele ol kola ezme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Has yürekler aynı safta derilsin,
Öz yurdumda Milli Devlet kurulsun,
Tüm cihana İslam mührü vurulsun,

Şanlı haritalar çizme vaktidir,
Yepyeni destanlar yazma vaktidir.

Bestami YAZGAN

İlim,Kültür ve Sanatta ÇINAR
Yıl:2 Sayı:13 Haziran 1995